00:00:03
Crash Course Felsefe size Squarespace tarafından ulaştırılmıştır.
00:00:06
Squarespace: tutkularınızı dünya ile paylaşın.
00:00:08
Bu dersin sonunda, bu elmanın gerçek olup
olmadığını sorgulamanıza neden olabilirim.
00:00:12
Yapamayacağımı mı düşünüyorsun?
Bana yalnızca on dakika verin. Sizin, benim
00:00:16
fiziksel birer nesne olup olmadığımız
konusunda edişelenmenizi sağlayabilirim.
00:00:18
Ve aynısı tüm bu şeyler için geçerli, bilgisayarınız,
kameranın arkasındaki Nick! Ve.. sen!
00:00:23
Nasıl mı? Deneyciliğin [Emprisizm]
gücünü kullanarak.
00:00:27
[Tema Müziği]
00:00:37
En son, 17. yüzyıl filozofu René Descartes'ı öğrenmiştik, ve elma sepetiyle nasıl tüm inanç sistemini
00:00:42
altüst ettiğini, ve radikal bir şüpheciliğe (skeptisizm)
dönüştürdüğünü görmüştük, sırf
00:00:46
şu inanca ulaşmak için: Cogito ergo sum
- Düşünüyorum, öyleyse varım.
00:00:51
Bu fikir -düşünüyor olduğu gerçeği-
daha doğrusu, şüphe duyduğu gerçeği
00:00:56
-- güvenebileceği diğer inançları
teker teker inşa etmesini sağladı.
00:01:00
Ancak sonunda, Descartes'ın ulaştığı inançların, entellektüel elma sepetine
00:01:04
konulurken, çoğu maddi olmayan dünya ile alakalıydı.
00:01:07
Mesela, düşünen bir şey olarak var olduğuna inanabileceği kararına vardı.
00:01:12
Ve Tanrı'nın var olduğuna inandı.
00:01:13
Nihai olarak, bazı düşüncelerimizin
doğruluklarını garanti edecek şekilde
00:01:18
açık ve ayrık olduğu sonucuna vardı.
00:01:20
Ama, bir çok filozof buna katılmadı. Tek başına düşünmenin yeterli olmadığını savundular.
00:01:24
Örneğin, sırf düşünüyorsunuz diye,
bu düşüncelerinizin güvenilir bir şekilde
00:01:29
maddi olana karşılık geleceği anlamına gelmez.
00:01:31
Basitçe, Descartes'ın felsefi karşıtları Cogito'nun
bir çıkmaz sokak olduğunu düşündüler.
00:01:35
Böylece, gerçekliğin doğasına ve doğruya
en güvenilir şekilde nasıl ulaşabileceğimize dair
00:01:39
iki farklı anlayışta ayrılık görmeye başlıyoruz.
İkisi de aralıksız bir sorgulama olan
00:01:43
şüpheciliğin sorularına verilen cevaplardı.
Bir tarafta, rasyonalizm (akılcılık) vardı.
00:01:47
Öbüründe ise: Deneycililk (empirisizm).
00:01:49
Descartes, ondan önceki Plato gibi, aklın hayranıydı. Şüphecilik ile, akılcılık aracılığıyla tanıştı.
00:01:54
Hayattaki en gerçek şeylerin fikirler olduğuna inandı
- saf akıl aracılığıyla bilinebilecek önermeler.
00:02:00
Ddaha önce konuştuğumuz Tümdengelimsel doğrular, bu kategoriye girer. Ve matematiksel doğrular da.
00:02:05
Buna karşılık, deneycilik, bilginin en güvenilir kaynağının
00:02:09
aklımız ya da akıl yürütmemiz olduğu değil,
duyularımız olduğuna dayanır.
00:02:13
Elbette şeyleri, tümdengelim ve
basit mantık aracılığıyla bilebiliriz.
00:02:16
Ancak bizi gerçekten doğruya ulaştıran, ya da
en azından buna en fazla yardımcı olan şeyler,
00:02:21
tümevarım ve bilimsel yöntem gibi şeylerdir - maddi dünya hakkında bir şeyler söyleyen düşünme yolları.
00:02:26
Muhtemelen bu iki cephenin filozofları
arasındaki en bilinen ayrışma
00:02:30
Plato ve Aristotales arasında
yaşam boyu süren tartışmadır.
00:02:33
Plato gerçeğin maddi olmayan İdeler dünyasında bulunduğuna ikna olmuşken, Aristotales'in
00:02:37
dikkati, sımsıkı dünyamıza odaklanmıştı.
00:02:39
Peki ya Descartes'ın dönemi?
Eğer o, derin-düşünceli filozofların ilki ise,
00:02:43
-akılcı düşüncenin canlı bir örneği- o halde onun karşıtı
00:02:48
17. yüzyıl İngiliz düşünürü John Locke'dur.
Doğduğu yer burasıdır.
00:02:51
Locke, hepimizin 'tabula rasa' ya da bir 'boş levha' olarak doğduğumuzu düşündü.
00:02:55
Tüm bilginin deneyim aracılığıyla elde edildiğini savundu.
00:02:58
Doğuştan gelen fikirler kavramını reddetti - önceden yüklenmiş bilgiler ile doğduğumuz görüşü,
00:03:02
örneğin neyin iyi ve neyin kötü olduğu, ya da
Tanrı'nın doğasının ne olduğu gibi...
00:03:06
Locke hiç bir şey bilmeden doğduğumuzu,
00:03:08
ve bunun yerine, tüm bilgimiz duyu
verisi aracılığıyla elde edildiğini düşündü
00:03:12
Ancak Locke'un Descartes'a katıldığı bir nokta, sırf duyularımız bize bir şey söylüyor diye, bunun
00:03:16
onlara güvenebileceğimiz anlamına
gelmediği fikrine katılmasıydı.
00:03:19
Sonuçta, bazen duyularınız size yanlış bilgi verir, esasında orada olmayan
00:03:22
bir şeyi gördüğünüzü ya da
duyduğunuzu sandığınızda olduğu gibi.
00:03:24
Descartes'ın buna cevabı, elbette, tüm duyu deneyimlerini bilginin güvenilir olmayan
00:03:29
bir kaynağı olarak öylece atmamızdı.
00:03:30
Ancak Locke bu kadar öteye gitmedi.
Bunun yerine, duyuların dış dünyayı düzgünce
00:03:34
yansıtıp yansıtmadığını anlamak için,
şeylerin birincil ve ikincil nitelikleri
00:03:39
dediği şeyler arasında ayrım yaptı.
00:03:41
Birincil nitelikler fiziksel nesnelerin kendiliğinden
sahip olduğu niteliklerdir. Zihnimizde
00:03:45
değillerdir, diye savundu Locke - gerçekten maddededirler. Bu birincil nitelikler
00:03:50
katılık gibi şeyleri içerir - yoğunluk, ağırlık
ve bir objenin kütlesi. Ve ayrıca uzam,
00:03:54
belirli bir şeyin sahip olduğu uzunluk,
derinlik ve genişlik. Ayrıca şekli yani nesnenin biçimini
00:03:59
ayrıca hareketliliği, yani durgun halde mi yoksa hareket halinde mi olduğunu da dahil etti.
00:04:04
Yani birincil nitelikler, Locke'a
göre şeyin kendisine aittir.
00:04:08
Bu elmayı düşünün. Belki 150 gram ağırlığındadır, avucumun boyutunda, yuvarlağımsı, biraz narin ama
00:04:14
sağlam, ve şu an havada hareket ediyor.
00:04:17
Bunlar birincil niteliklerdir.
00:04:19
Ancak ikincil nitelikleri de vardır.
00:04:20
Ve Locke'un standartlarıyla, bunlar gerçek değildir. En azından objektif, kabul görmüş biçimde değil.
00:04:25
Sadece zihinlerimizdedir. Ancak zihnimize
birincil nitelikler aracılığıyla ulaşırlar.
00:04:29
Renk, tat, doku, koku ve ses gibi
şeylerden bahsediyorum.
00:04:33
Bu elmanın ikincil nitelikleri rengi,
tadının ve kokusunun nasıl olduğu
00:04:37
ve elimde nasıl hissettirdiğidir.
Hatta ısırdığımda çıkardığı sestir.
00:04:42
Locke, birincil ve ikincil nitelikler arasındaki ayrımın,
00:04:46
dış dünyayı algımızdaki farklılıkların
nedeni olduğunu düşünüyordu.
00:04:49
Mesela, bu elmayı çeşitli şekillerde ölçebiliriz
ve hepsi birincil niteliklerini kabul eder,
00:04:54
Ancak ikincil nitelikleri şüphesiz
bazı tartışmalara yol açacaktır.
00:04:57
Gerçekten kırmızı mı Tam olarak nasıl bir kırmızı? Kardinal kırmızısı mı yoksa karmen kırmızı mı?
00:05:02
Tepesi koyu mor gibi - yoksa koyu pembe mi?
00:05:05
Ya sesi? Çıtırtı mı, yoksa kütürtü mü?
Elma sesi gibi işte.
00:05:10
Tüm bunları sabaha kadar tartışabiliriz.
00:05:13
Ancak eğer birincil nitelikler konusunda anlaşamıyorsak - birimiz hatalıyız demektir. Çünkü birincil
00:05:18
niteliklerin sizinle veya benimle bir ilgisi yoktur. Tamamen nesnenin kendisiyle ilgilidir.
00:05:23
Locke'un akıl yürütmesi basit, hatta şıktı;
birkaç basit kavram ile birçok şeyi açıklama
00:05:28
kapasitesi vardı. Bu nedenle pek çok kişiyi etkiledi.
00:05:32
Derinlemesine etkilenen kişilerden biri de
İrlandalı filozof George Berkeley'di
00:05:36
Locke'un deneyciliğinden etkilenmiş ve son derece ciddiye almıştı - o kadar ki
00:05:41
Locke'un mantığını, ona karşı
kullanmaya kadar götürdü.
00:05:44
Temel olarak, tüm algı sürecini, herhangi
bir şeyin gerçekten var olup olmadığından emin
00:05:48
olamayacak kadar parçalayıp,
deneyciliği mantıksal sonucuna vardırdı.
00:05:53
Berkeley, Locke'un birincil ve ikincil
nitelikler arasındaki ayrımını incelemekte başladı.
00:05:57
Örneğin, tekrar bu elmayı düşünelim.
Şeklini nasıl biliyoruz?
00:06:01
Locke'a göre elmanın şekli birincil bir nitelikti
ve doğrudan algılanabilirdi.
00:06:04
Ancak Berkeley, bir nesnenin birtakım niteliklerini, diğerlerini tamamen göz ardı ederek algılamadığımıza
00:06:09
dikkat çekti. Örneğin, elmanın şeklini, aynı anda rengini
de algılamadan algılayamazsınız.
00:06:13
Yani, birincil niteliklerin hiçbirini,
00:06:17
ikinci nitelikleri de algılamadan algılayamayız.
00:06:19
Bir elmayı renk olmadan göremeyiz,
dokusunu hissetmeden dokunamayız.
00:06:23
Aslına bakarsanız, birincil nitelikleri anlamak için
00:06:26
ikincilleri göz ardı ederseniz, elinizde elma kalmaz.
00:06:29
Deneyin: Gözlerinizi kapatın ve yalnızca
birincil nitelikleri olan bir elma hayal edin - yani belli
00:06:33
bir şekli ve boyutu olsun, ama
rengi, dokusu ve tadı olmasın.
00:06:38
Mümkün değil.
00:06:38
Renk olmadan düşünmeye çalışın
- ama gerçekte muhtemelen
00:06:42
siyah, beyaz ya da saydam olarak (yani arkasında
duran şeyin renginde) hayal ediyorsunuz.
00:06:45
Ve dokusu olmadan hayal etmeye çalışırsanız,
yine de bir dokusu olacağını fark edersiniz -
00:06:48
bu doku pürüzsüzdür yalnızca .
00:06:50
Unutmayın: Locke, ikincil nitelikleri
nesnel gerçekliği olmadığını, yalnızca
00:06:54
öznel olarak algılanabileceklerini ileri sürmüştü.
Ancak Berkeley bunların birbirinden ayrılmaz
00:06:59
olduğunu görstedi - biri olmadan diğeri de olmaz,
00:07:01
yani birincil nitelikler de gerçek olamaz.
Bunlar da yalnızca zhininizin
00:07:06
vardığı sonuçlardır.
00:07:08
Bu, Berkeley'i ürkücütü bir sonuca götürdü:
Madde diye bir şey yoktur.
00:07:13
Olamaz! Yalnızca algılar vardır.
00:07:16
Berkeley'in ünlü savı -onun cogito ergo sum versiyonu-
şu şekildedir:
00:07:20
Esse est percepi:
'Var olmak algılanmaktır'.
00:07:23
Ona göre, nesneler yoktur, yalnızca algılayanlar vardır
-hatta bu durumda bile, algılayanların
00:07:28
kendilerinin bir fiziksel biçimleri yoktur. Onlar yalnızca, olmayan şeyleri algılayan,
00:07:34
bedensiz zihinlerdir.
00:07:36
Düşününce, biraz korkunç geliyor.
00:07:38
Berkeley'in senaryosunda, hepimiz düşünceden
başka bir şey olmayan bir dünyada sürükleniyoruz.
00:07:42
Korkutucu olan tarafı ise,
eğer her şey algıdan ibaretse, algı
00:07:45
algı yok olduğunda,
geriye hiçbir şey kalamayacağıdır.
00:07:49
Bu yüzden tanrı aşkına bilgisayarın
başından kalkmayın, beni algılamayı
00:07:52
bırakızsanız yoksa yok olurum!
00:07:55
Peki ama ya ben umurunuzda değilsem?
Yine de, uyumasanız
00:07:58
iyi edersiniz, yoksa yok olursunuz.
Çünkü uyurken
00:08:01
kendinizi algılayamazsınız!
Uykuda var olmaya devam etmenizin tek yolu,
00:08:05
bir arkadaşınızın sizi izlemesi, ki muhtemelen bu tuhaf
bir durum olduğu için uyuyamazsınız da.
00:08:11
Her halükârda, arkadaşınız
gözünü kırptığı anda gittiniz!
00:08:13
Bu nedenle Berkeley, en sonunda,
bizim -ve her şeyin-
00:08:17
hiçliğe karışmasına engel olan
tek bir şey olduğuna karar verdi.
00:08:19
Tanrı. Berkeley, Tanrının,
Nihai Algılayıcı olduğunu düşünüyordu.
00:08:23
Tanrı gözünü kırpmadan izliyor ve var olan nesnelerin,
biz onları algılamazken yok olmasını engelliyordu
00:08:29
Berkeleyin düşüncesinin kötü tarafı, aşağı yukarı
hepimizin yanlış olduğunu düşünmemiz.
00:08:33
Pek azımız fiziksel dünyaya olan inancımızı
terk etmeyi isteriz - kim bakarsa baksın.
00:08:38
Bizler, duyusal hayvanlarız. Bizim, bu elmanın
var olmasına ihtiyacımız var.
00:08:41
Gelecek sefer, bilgiler dünyasında bir
yan yola sapacağız ve sonra,
00:08:45
8. bölümde Karl Popper fiziksel dünyayı
bize geri verebilecek mi, göreceğiz.
00:08:49
Bugün, kuşkuculuğa bir tepki olan deneyciliği gördük.
John Locke ve
00:08:53
ona ait birincil ve ikincil niteliklerden bahsettik
ve George Berkeley'in
00:08:58
neden bu ayrımın en nihayetinde çöktüğünü
düşündüğünü gördük -ve bize kelimenin
00:09:02
gerçek anlamıyla zihinler, fikirler ve
algılardan başka bir şey kalmadığını...
00:09:06
Crash Course Philosophy'nin (Hızlandırılmış Felsefe Kursu) bu bölümü Squarespace sayesinde mümkün oldu.
00:09:10
Squarespace web sitesi, blog veya çevrimiçi mağaza ve fikirlerinizi üretmek için bir yoldur. Squarespace
00:09:14
kullanıcı dostu bir arayüz sağlar, hazır temalar ve 24/7 müşteri desteği.
00:09:20
quarespace'i squarespace.com/crashcourse'da özel bir teklife deneyin.
00:09:23
Crash Course Philosophy, PBS Digital studios ortaklığıyla üretilir. Onların kanalına..
00:09:27
gidip Idea Channel, The Art Assignment ve Gross Science gibi muhteşem şovları inceleyebilirsiniz.
00:09:32
Crash Course"un bu bölümü Doktor Cheryl C. Kinney Crash Course Studio'da çekilmiştir.
00:09:35
Bu videoya bu harika insanlar ve grafik ekibimiz Thought Cafe yardımcı olmuşlardır.